Vang Vieng, Laos‘un ilginç kentlerinden birisi. Kent dediğime bakmayın, biraz karmaşık büyükçe bir kasabaya benziyor aslında. Uzayıp giden pirinç tarlaları ve kalker kayalıklarla çevrelenmiş, sakince akan Nam Song Nehrinin başında kurulu. Başkent Vientiane’ye 4 saat, UNESCO Dünya Mirası Listesindeki Luang Prabang’a ise 8 saat uzaklıkta bulunuyor.
Dik ve sarp kireçtaşı kayalıklarından oluşan dağlar arasında yer alan Vang Vieng, ana caddesi üzerinde yer alan guesthouse ve minderli salaş restoranları ile sıradan bir kasaba gibi görünüyor. Oysa ki şimdiye kadar gezip-gördüğüm en ilginç şehir/kasabalar listesine ilk beşte rahatlıkla yer alır. Asya’da adını duymadığınız yerler listesine aday.
🧭 Başkent Vientiane’de 1 gece kaldıktan sonra, ertesi gün Vang Vieng’e gidecek olan saat 14.30 turist minibüsüne bilet aldım. (60KIP, 13TL). Yolların büyük bir bölümü bozuk olduğundan, yol kenarlarına kurulmuş basit ahşaptan oluşan köy evleri tozlarla kaplanmış, her yer sarı renkte görünüyor.
Zorlu bir 4 saatlik bir otobüs yolculuğu sonrasında Vang Vieng’e varıp, ana yol üzerindeki Babylon Guesthouse’a yerleştim (40KIP, 9TL). Saatler ilerledikçe sokaklardaki kalabalık artmaya başladı. Üzerlerinde sadece şortları ve bikinileri olan gençler ellerinde biralarıyla şehrin sokaklarında görünmeye başlayınca şaşırmaya başlamıştım.
Vang Vieng Gezi Rehberi
Magic mushroom shake ister misiniz? Afyonlu pizza? Ya da bir kova viski? Şimdilerden uyuşturucu ve alkol partileriyle ünlü, bir zamanların basit çiftçi kasabası olan Vang Vieng’e hoşgeldiniz öyleyse.
Buraya adımınızı attığınızda aklınıza iki şeyden biri gelir eminim: “Cennete geldim!” veya “Ne tür bir Cehennem burası!”. Yeni Zelanda Herald Gazetesinin attığı şu başlık kasabayı tanımlamak için yeterli “Eğer teenagerler dünyayı yönetseydi, dünya Vang Vieng gibi bir yer olurdu”.
Sırt çantalı gezginlerin Güney Asya’daki Mekke’si olan Bangkok Khao San Road’un popülerleşmesiyle birlikte eski havasını kaybedince, gezginler bu kasabayı keşfetmişler.
Bir çeşit kendine özgü kanunları olan bir kasaba gibi görünüyor. Kasabadaki misafir evlerinin birçoğunun sahibi polislerden oluşuyor. Yine yemek menüsünde açıkça magic mashroomlu pizzalar, opium, marihuana ve diğer uyuşturucuları yazacak kadar cesur olan restoranlar da bu polislerin arkadaşları tarafından işletiliyor. Parasını veya gerekirse polise haracı ödedikten sonra her şeyin serbest olduğu bir kasaba düşünün.
Hal böyle olunca, bu özgürlüğün tadını çıkarmak için dünyanın dört bir yanından gençler buraya akın ediyor. Tayland, Myanmar ve Laos arasındaki Altın Üçgen olarak anılan ve her çeşit uyuşturucunun yetiştirildiği bölge kasabanın birkaç yüz kilometre kuzey batısında bulunuyor.
Vang Vieng’in bir parti kasabası olduğunu biliyordum. Parti deyince de aklınıza ne gelir? Bar ve publar, nehir çevresinde salaş mekânlar veya popüler restoranlarda yapılan eğlenceler benim aklıma geliyordu.
Oysa burada tüm kasabada bir parti havası vardı. Yılbaşı gecesi bulunduğum Koh Phangan gibiydi burası. Parti plajda beyaz kumların üzerinde değil de her yerdeydi. Aynen Full Moon Party’deki gibi vücutlarını boyamış gençler yalınayak kasabada bir oyana bir bu yana kalabalık gruplar halinde yürüyorlardı.
Muhteşem karstik dağlarla çevrili harika manzarasıyla bu kasabayı ziyaret edenlerin çoğu 20-25 yaşlarındaki gençler. Kimisi Laos’a sadece bu kasaba için geliyor. Ucuz konaklama, pizza ve hamburgerler, güzel Lao birası ve alkol, çevrede yapılabilecek çeşitli aktiviteler gençleri buraya çeken sebeplerden.
Burada sanki her şey serbest gibi. Her türlü uyuşturucu el altından kolayca bulunabiliyor. Polisler de bu işten para kazanmanın yolunu bulmuş. Yakalanırsanız polislere 500$ ödediğinizde tüm sorun çözülmüş oluyor.
Restoranlar harika ve ucuz. İster masada oturabilirsiniz, isterse yere şark köşesi tarzında hazırlanmış yerlerde yayılıp tvde aralıksız gösterilen Amerikan sitcom dizisi Friends’i izleyebilirsiniz. Evet, tüm restoran ve misafir evleri aralıksız Friends dizisi dvdlerini gösteriyorlar. Oldukça ilginç değil mi?
Bangkok’ta Loas vizesini alırken tanıştığım İranlı Ahmad ile burada karşılaşıp birlikte biraz vakit geçirdik. Ertesi gün için ben bir tur satın aldım (100KIP). Bu turda Water Cave olarak adlandırılan bir mağarada tubing yapacağız. Sonrasında ise Elephant Cave’i ziyaret ettikten sonra nehirde 10 km kano ile Vang Vieng’e geri döneceğiz.
Gecenin ilerleyen saatleriyle birlikte hava gittikçe serinlemişti. Odama geçip uyumadan önce her zaman yaptığım gibi Twitter haberlerini okuyordum. Telefonumun ekran ışığıyla gözlerimin önünden geçen şey bana o saniye, 4 ay önce Borneo’da jungleda yaşadığım bir anı hatırlattı. Orada gözümü açtığımda elimin üzerinde bir fare silueti karşımdaydı. Burada ise telefon ışığının gölgesiyle yastığımın üzerinde hareket eden bir şeylerin silueti vardı, tahtakuruları!
Işığı açınca ortadan kayboluyorlar, ışığı kapatınca ise yastığın her yanından beliriyorlardı. Aşağıya inip görevliye durumu anlatınca, bana kocaman yeni bir oda verdiler. Bu defa her şeyi iyice kontrol ettim, temiz görünüyordu. Ancak Asya’da nerede olursanız olun yatağınızda her an bir şeyler olabilir, normaldir.
Day 569: Laos:2, Vang Vieng, 23 Şubat 2012
Vang Vieng Gezilecek Yerler 📌
Vang Vieng deyince akla, adına tubing denilen ve bildiğiniz kamyon şambreli üzerinde oturup, elinizde içkiniz saatlerce sakin sakin akan Song Nehrinde süzülerek, nehri çevreleyen yerel hayatı yakından izleme aktivitesi geliyor. Acente size kasabanın 10 veya 6 km gerisinde nehre bırakıyor.
Bir yandan manzaranın keyfi çıkarılırken diğer yandan, nehir kenarında her biri farklı aktiviteleriyle sizi kendisine çekmeye çalışan barları ziyaret ederek gün batımına doğru kasabaya varıyorsunuz. Yüksek sezonda günde 500’e yakın tub kiralanıyormuş. Neredeyse kasabanın her yerinde yeni yapılan misafir evlerinin inşaatlarını görebiliyorsunuz.
Acenteden Water Cave Mağarası, Elephant Mağarası ve 10 km nehirde kayaking için biletimi almıştım (100.000KIP, 22TL). Her ne kadar pazarlıkta çok esnek olmasalar da 20KIP’lik indirim almayı başardım. Çok para gibi gözükmese de, bununla burada 1 öğün karnınızı doyurmanız mümkün.
Sabah otelden tura katılan müşterileri toplayan kamyonet yarım saat tozlu ve topraklı yollardan gittikten sonra Hmong Köyüne vardı. Toprakta yalınayak, gülerek oynayan çocukların oynadığı, basit ahşap evlerin arasından yürüdük. Köyü çevreleyen kireçtaşı dağlarının manzarası büyüleyiciydi.
Water Cave (Tham Nam)
Köy sonrası Water Cave (Tham Nam)’a vardık. Her birimize birer alın lambası verdiler. Şambrellerimizin üzerine oturup, suda gerilmiş halatı takip ederek mağaranın derinliklerine dolu gizemli ve eğlenceli bir yolculuğa çıktık. Nehir mağaranın içerisinde adeta bir yol gibi uzanıyor, bazı yerlerde kıvrılıyordu. Puerto Princesa Underground River’daki gibi büyüleyici veya göz kamaştırıcı kaya oluşumları bulunmuyor.
Daha çok bir otoyol tüneli gibi uzanan nehirde gerek kılavuz ipin yardımıyla, gerekse de kulaç atarak ilerliyorsunuz, kesinlikle eğlenceli. Bazı yerlerde sığ nehir nedeniyle yürümek zorunda kalıyorsunuz. Toplam 45 dakikalık bu eğlenceli, mağara tubinginden sonra öğlen yemeğimizi aldık.
Elephant Cave
Hmong köyünde dikkate değer diğer bir yer de, içerisinde bulunan bir kayanın file benzemesinden Elephant Cave (Fil Mağarası) olarak adlandırılan yere geçtik. Derinliği 10-15 metreyi bulan bu küçük mağaranın içerisinde Buda heykeli ve figürleri bulunuyor. Yerel halkça bu mağara kutsal kabul ediliyor.
Nam Song Nehri
Köy ziyareti sonrası Nam Song Nehri kenarına gelip kanolarımıza yerleşip 2 saat süren 10kmlik nehir akıntısında kano yolculuğumuza başladık. Kış mevsiminde olduğumuz için güçlü bir akıntı bulunmuyor. Nehir üzerinde çevredeki köyleri, yerel çocukların ve gençlerin nehirden yosun toplamalarını, balık avlamalarını izledik.
İlginç Aktivite: Tubing
Vang Vieng Kasabasının 5 km gerisinden itibaren nehrin sağında ve solunda barlar bölgesi başlıyor. Burası aynı zamanda tubing için de başlangıç yeri. Ellerinde biralarıyla gruplar halinde şambrelleri üzerinde yayılıp nehirde kendisini sakin ve yavaş akıntıya bırakmış gençler bizi selamlıyorlardı. Bu gençlerin çoğu sırayla barları ziyaret edip kendilerini müziğe ve aktivitelerle dolu eğlencelere dâhil oluyorlar.
Her yıl birkaç turist bu aktivitelerde veya tubing sırasında ölüyormuş. Çoğunun sebebi ise alınan uyuşturucu ilaçlar veya alkol. Birbirinden salaş barlardan aşırı yüksek disko müzik sesleri birbirine karışıyor. Kimi barlar çok kalabalıkken kimisinin hiç müşterisi yok. Kimi barlarda ise yükseğe kurulmuş platformlardan nehre atlayabiliyorsunuz. Kimisinde Tarzan gibi uçarak kendinizi suya bırakabilirsiniz. Eğlenceli görünüyordu.
Her kano 2 kişilik ve ben kanomu Kanadalı birisiyle paylaştım, yol boyunca Kanada ile ilgili bilgiler verdi. Çocukluğundan beri kano kullanıyormuş. Bazen Kanada’da günlerce süren kano ve kamp aktivitelerine arkadaşları veya ailesi ile katılıyormuş.
Bu kamplarda çevredeki vahşi hayatı ve ayıları yakından görmek mümkünmüş. Her yıl bu kamplarda birkaç kişiyi ayılara kurban ettiklerinden de bahsetti. Düşünün, çadırınızın birkaç metre ötesinde ayı varken uyuduğunuzu! Güzel değil mi?
Eğlenceli, bol aksiyon ve maceralı aktiviteli bir gün sonrasında, gün batımının şahane kızıllığına sahip bir gökyüzü altında kasabaya vardık. Vang Vieng Laos değildir, ancak birkaç gün de olsa kasabanın aktivitelerine ve eğlencelerine kendinize bırakmaya değecek bir yerdir. Keşfediniz!
Day 571: Laos:4, Vang Vieng. 25 Şubat 2012
İsviçre dışişleri bakanlığı, “Laos kızlarıyla ilişkiye girenler cezalandırılıyor diyor” doğru mu?
Laosluların yabanci biriyle birlikte olması yasak. 500-5000$ arasında bir cezası var.
gov.uk/foreign-travel-advice/laos/local-laws-and-customs
Laos görmek istediğim yerlerden birisi. İnternetteki yazıları ve blogunuzdaki yazıların çoğunu okudum ve merakım iyiyce arttı. Bu kasabayı da çok merak ettim şimdi.
Ne kadar da ilginç aktiviteleri var! Blogunuzdaki yazıları bir dizi gibi takip ediyorum. 🙂 Yolunuz hep açık olsun.
Çok ilginç bir kasabaaa! Ne kadar da merak ettim şimdi burayı. Hemen görmek siterdim.
Kemal bey, sen gezip resimleri yayınladıkça ben oraları görmüş gibi hisediyorum. Bir kitap okursun da sonra ne olacak heyecanıyla bırakamıyosun yaaaaa bende senin yazılarını büyük bir heyecanla okuyorum. Oraları görme imkanım yok ama senin gönlünle görüp bilgi ediniyorum. Teşekkürler. Yüreğine, gönlüne sağlık. Sevgiyle kalın.
Sounds like it would be a nice place without all the young people and dodgy behaviour….
The town center is just for teenegers. Especially drank youngers are walking around all town. Around town is many things to do and have really nice view.
Umarim o tahtakurulari yatak bocegi olarak da adlandirilan bocekler degildir. Cunku esyaya bulasinca onlardan kurtulmak cile oluyor…
Aynen “bed bugs”. Son 10 gündür nereye gittiysem, iyi guest house, normal guest house farketmeksizin yatağımdaydılar. Sizin başınıza Hindistan’da gelmişti sanırım, ama onlar beni hemen her yerde buluyorlar. “Tukish Delight”