Sidi Bou Said, şahane bir Akdeniz manzarasına nazır kurulmuş bir Tunus şehri. Şehir, Tunus’un kuzeyinde yer alıyor ve tepeden harikulade bir Akdeniz’in mavisine bakıyor. Beyaz badanalı evleri, mavi panjurlu pencereleri ve begonvillerin süslediği sokaklarıyla bambaşka bir atmosfere sahip.
Buraya benzetecek bir yer varsa o da Yunanistan’ın Santorini adası olur herhalde. Yamaç üzerinde, birbiri üstüne sıralanan evler ve kafelerin arasında dolaşmak keyifli. Birbirinden ilginç kapılar, mavi pervazlarıyla dikkat çeken pencereler, cumbalar ve hemen her duvardan sarkan sarmaşıklar ve begonviller bu keyfin başlıca nedeni.
Sidi Bou Said şehri sakinlerince kutsal kabul edilen, yasemin çiçekleri satan çocuk.
Cruise gemisi ile gelen turistler ise buradaki esnafın başlıca gelir kaynağı. Şehrin taş döşeli sokaklarının etrafında sıralanan esnaf dükkanlarında ne yok ki! Cruise rotalarında alışveriş açısından da akılda tutulması gereken bir yer. Akla gelecek her türlü hediyelik eşyayı bulmak mümkün.
Pullmantur Sovereign Gemisi ile yaptığım Akdeniz Turu’nun 4. ülkesiydi Tunus. Biraz aceleyle sokaklarında gezmiş olsam da etkilendiğim ve bana ilginç gelen bir şehir oldu Sidi Bou Said.
Tarihin farklı dönemlerinden kalma harika mozaikler ve Antik çağlardan günümüze dek ulaşan kutsal eşyaların sergilendiği Bardo Müzesi, ülkenin en önemli müzelerinden biri. Eğer siz de bu coğrafyanın kültürel ve tarihi dokusu hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorsanız, bu müzeye mutlaka uğrayın.
Çok uzun yıllar Arap, Fransız ve Osmanlı sömürgesi altında yaşayan ve ülkeyle aynı ismi taşıyan başkent Tunus, ülkenin en kalabalık yerleşim yerlerinden. Sömürge döneminin izlerini taşıyan binaları ve caddelerinin yanı sıra modern görünümüyle de bilinen bu şehirde, hayatın hızlı ritmini yakalayın.
Mavi beyaz evleriyle ülkenin en popüler turizm noktalarından biri olan Sidi Bou Said, göz kamaştıran bir güzelliğe sahip. Sidi Bou Said’in örme taşlardan yapılmış sokaklarında dolaştıktan sonra mola verip Arap kahvesinin tadına bakmayı ihmal etmeyin.
Yaz döneminde havaların ısınmasıyla birlikte kuruyan ve çatlayan tuzlu topraklarıyla Star Wars filminin sahnelerinden birine de ev sahipliği yapan Chott El Jerid, beş bin metrekare büyüklüğündeki bir tuz ovası. Buraya kış döneminde gidenler, Chott El Jerid’in sularla kaplı manzarasını izleyip, burada tekne keyfi yapabilir.
Roma İmparatorluğu dönemine ait, çok ender bulunan Roma tarzı villaların yer aldığı Bulla Regia harabeleri, Tunus’un en etkileyici arkeolojik bölgelerinden biri. Romalılar bu yeraltı mimarisini aşırı sıcaktan korunmak için yaptı ancak bu alışılmadık tasarım şehri zamana karşı daha dayanıklı hale getirdi.
Her şeyden uzaklaşmak, huzur bulmak, taze deniz ürünlerinin tadını çıkartmak ve kumlarda uzanmak için kusursuz bir destinasyon olan Djerba’da kendinizi bir Akdeniz rüyasının içinde hissedebilirsiniz. Djerba, beyaz badanalı evleri, palmiye ağaçlarıyla çevrili küçük ve şirin sahilleriyle sizi bekliyor.
Tunus’a gelip de güney kısmının neredeyse hepsini kaplayan Sahra Çölü’nü görmeden gitmek olmaz. Sahra Çölü’ne tur düzenleyen firmaların etkinliklerine dahil olarak, deveye binebilir ya da çöl kampı ya da kum safarisi yapabilirsiniz.
UNESCO Dünya Mirası Listesine giren bir Tunus yerleşimi olan Kayravan şehri, ülkenin en etkileyici yerlerinden. Tunus’ta Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra Müslümanların dördüncü büyük kutsal şehri olarak kabul edilen Kayravan, camileri ve el sanatı ürünleriyle de ünlü.
Tunus da artık terörden dolayı çok etkilenen bir ülke. Çok güzel plajları ve tarihi şehirleri var ama ne yazık ki rahat bırakmıyorlar.
Dünyanın farklı bölgelerinde çocukları işin içine katarak gelir sağlamaya çalışan aileler var. Tüm önlem ve çabalara rağmen işin duygusal boyutunu kullanmaktan vazgeçmeyecekler. Bizlere de bu anları aktarmak kalıyor.
Sidi Bou Said bana da fotoğraftakine benzer yelek giymiş çocuk satıcıları hatırlatıyor. Sahra çölünden toplanmış oradaki halkın “çöl gülü” adını verdikleri kumun kristalleşmesi sonucu oluşmuş çiçekler her tezgahta her eldeydi. Tabi satış kısmı değildi beni düşündüren. O çölde o gülleri arayıp tarayanlar, bulup getirenler…Çöl bu. Ucu bucağı yok ki!
Sidi Bou Said’i 2009 yılının Kasım ayında ziyaret etme fırsatı bulmuştum ve çok beğenmiştim. Bende yarattığı his “samimiyet” olmuştu. Bu şirin Akdeniz şehrini görmeden, Tunus ile ilgili yorum yapmayın derim.
Santorini adasını ise 2014 yazında ziyaret ettim. Cruise ile gittiğim bu büyüleyici ada, beni benden aldı! Zamanın sanki akmadığı ve öylece durduğu, romantik ortamının ilham verdiği ve yüksekliğin yaratmış olduğu perspektifin güzelliği ile adadan asla ayrılmak istemiyor ve sürekli fotoğraf çekmek istiyorsunuz. Santorini’de sevdiğiniz kişiyle (eş veya sevgili) mutlaka 2-3 gün geçirin derim!
Sevgilerimle…
Geçen yıl önce vizesiz diye Sidi Bou Said ve diğer birkaç Tunus şehrine gittik. Rotamızda çoğunlukla vizesiz ülkeler var. Tunus görmeye değer bir yer, biz memnun kaldık. İlginç bir yer burası. Tavsiye ederiz.