Budapeşte, ortasından Danube olarak bilinen Tuna Nehrinin geçtiği, Avrupa’nın en güzel başkentlerinden. Nehrin iki yanına konumlanan kentte, Buda’nın renkli tepeleri ile Peşte’nin ciddi sokakları birleşiyor. Kentin köklü tarihi yapılarının büyük bir bölümü şehrin Buda yakasında.

Tuna Nehri’nin Buda yakasındaki Batthyany Meydanı, şehrin biraz göz ardı edilmiş meydanlarından biri. Görkemli Kale Tepesi ile Tuna Nehri arasında yer alan Víziváros bölgesinde yer alan meydan geçmişte eski kentin alıveriş meydanı olarak biliniyordu. Margit Köprüsü ile Zincir Köprüsü arasında kalan meydanda görülmeye değer birkaç şey var.

Batthyany Meydanı

Batthyany Meydanı: Lajos Batthyány, Budapeşte

Batthyany Meydanı, Víziváros’un alışveriş bölgesiydi. Víziváros kasabası, 1239’da Esztergom Başpiskoposu Matthias Rátót tarafından kuruldu. Kasaba 1543’te Osmanlı egemenliğine girdi. 140 yıl boyunca bölgeye hâkim olan Türkler burda hamamlar, dini yapılar inşa etti. Víziváros 1683’te Hıristiyan kuvvetleri tarafından geri alındı.

Meydan başlangıçta ana pazar meydanı olarak biliniyordu. Daha sonra bomba meydanı olarak bilinir (burada bulunan bir mühimmat deposu nedeniyle). 1905’te, 1848’de Avusturya İmparatorluğuna karşı başarısız isyan sırasında Macaristan’ın başbakanı olan Kont Lajos Batthyány’nin adını aldı. Ertesi yıl Avusturya ordusu tarafından idam edildi.

Malta

Meydana adını veren Lajos Batthyany Heykeli, Macaristan’nın ilk başbakanı Lajos Batthyany’i onurlandırmak ve 200. yaşını kutlamak için buraya yerleştirilmiş. Heykelin yaratıcısı olan Geza Stremeny, eserini, mermerden bir gemi güvertesinin üzerinde duracak şekilde tasarlamış. Bir pelikanın yavrusunu kendi kanı ile besleyişinin tasvir edildiği figür Batthyany ailesinin sembolü olmuş.

Batthyany Meydanının batı tarafında 1902’de inşa edilmiş Buda’nın en eski kapalı çarşısı yer alıyor. Çelik çerçeveli tuğla bina, II. Dünya Savaşı sırasında yıkıldı, ancak daha sonra ilk mimarı Pál Klunzinger’ın tasarımına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Bugün bir süpermarkete ev sahipliği yapıyor.

St. Francis Manastırı (Budapesti Szent Ferenc sebei templom – Saint Francis’in Damgalanma Kilisesi), Budapeşte St. Elisabeth rahibelerinin yaşadığı bir manastır. Manastırın kilisesi ise Aziz Francis’e adanan muhteşem bir Barok tasarıma sahip.

Manastırın hemen önünde ise Macar Milli Marşının yazarı ve şair Ferenc Kölcsey’e ait bir heykel yer alıyor. 1740’ta başlayan inşası ancak 1805’te bitirilebilen kilisenin iç tasarımı ise Barok stilinde dekore edilmiş.

Kilisedeki yüksek sunak, mermer heykeller, tavan freskleri ve onların yanında bulunan rölyefler ise göz alıcı. Meydanın 400 metre solunda ise kırmızı rengiyle Szilágyi Dezső Square Reformed Church yer alıyor. Protestan kilisesi, Samu Pecz tarafından 1894-1896 arasında inşa edilmiş.

Batthyany Meydanında yer alan Budapeşte’nin ilk konaklardan Beyaz Haç Konağı‘na (White Cross Inn) ise 18. yüzyıl Rokoko tarzında yapılmış. Aralarında İmparator II. Joseph ve meşhur çapkın Giacomo Casanova gibi ünlü isimleri ağırlamış.

Bir hikâyeye göre, burada kaldığı zamanlarda, hastalığından kurtulmak için bir kaplıcaya giden Casanova, bir kızı baştan çıkarmış. Sonunda da kızın babası tarafından şehrin dışına dek kovalanmış.

Batthyany Meydanı No. 3 ise bir başka ilginç yapı olan Hikisch House (Hikisch-ház) yer alıyor. 18. yüzyılın sonlarından kalma binanın cephesi Louis XVI tarzında dekore edilmiş. Duvarda bulunan rölyeflerin dört mevsimi sembolize ettiği yapı, aynı zamanda Dört Mevsim Evi olarak da biliniyor.

Víziváros‘da yer alan Batthyany Meydanı, Tuna Nehri boyunca yürüyüş yolları ve eski bir tramvay hattına sahip. Burada uzun yürüyüşler yapmak çok keyifli. Parlamento Binasının enfes manzaralarına da sahip. Meydana yakın art’otel budapest otelinde kalmıştım, enfes bir oteldi, tavsiye ederim.

1 Yorum

  1. Budapeşte’ye bu yaz gittim ve gittiğim Avrupa şehirlerinden en sevdiğim oldu. Sırf kış manzarasını görmek için Şubatta yeniden gidiyorum.

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz