Lüksemburg şehri, Avrupa’nın en romantik, en masalsı şehirlerinden biri olsa gerek. Kıtanın en küçük başkentlerinden biri olsa da hayat kalitesi ve yüksek refah seviyesiyle birçok kentin önünde yer alıyor. Ülkeyle aynı adı taşıyan başkent adeta bir masaldan çıkmışçasına güzel ve UNESCO tarafından da bu güzelliği fark edilerek kent, dünya kültür mirası listesine eklenmiş.
‘Zenginliğin Başkenti’ unvanıyla anılan Lüksemburg şehri, yemyeşil ve huzur dolu bir atmosfere sahip, az nüfuslu sakin bir yaşam sürüyor. Alzette ve Pétruse Nehirleri’nin güzel görüntüsü, kendine özgü mimariye sahip evleri, tarihi yapıları, mistik ormanları ve yemyeşil vadileri ile nefes kesici güzelliklere ev sahipliği yapıyor.

Lüksemburg, Belçika, Fransa ve Almanya arasında kalan bir coğrafyada kurulmuş minik bir ülke. Çoğunlukla Avrupa’nın yeşil kalbi olarak nitelendiriliyor. Ülkenin aynı adı taşıyan başkenti Lüksemburg şehri, yüksek kayalıkların ve dik yamaçların üzerine kurulmuş küçük ama bir o kadar cazip bir yer. Görünce bunun şaşılmayacak bir durum olduğunu anlayacaksınız çünkü şehrin her yanı yemyeşil alanlarla kaplı.
Avrupa’nın ortasında yer alan şehir, küçücük yüzölçümüne rağmen göz alıcı ve son derece turistik bir merkez. Nüfusu 100 binden az olmasına rağmen Lüksemburg, Avrupa’da farklı kültürlerin bir arada belirgin şekilde görülebildiği, onlarca farklı etnik kimlik ve inanç grubundan insanın bir arada yaşadığı çok kültürlü bir şehir.
Lüksemburg Gezi Rehberi
Başkent Lüksemburg 10. yüzyılda kurulmuş. Tarihte dünyanın en iyi korunan şehirlerinden biri haline gelipe ‘Kuzeyin Cebelitarık’ı’ unvanını kazandı. Muhteşem savunma yapılarına şehri koruyan binlerce askerin güvende olmalarını sağlayan 23 km uzunluğundaki tüneller de dâhil.
Avrupa’nın kalbinde stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca Avrupa’nın devasa devletlerinin iştahını kabartan Lüksemburg kenti sırasıyla İspanya, Fransa, Avusturya, Hollanda ve Prusya egemenliğine girmiş. Son olarak II. Dünya Savaşı’nda Almanya işgaline uğrayan kent, Avrupa’nın en güvenli ve huzurlu şehirleri arasında.
Lüksemburg, II. Dünya savaşında neredeyse tamamen yok olan bir ülke için müthiş bir geri dönüş hikâyesine sahip ve bu hikâyenin dramatik taraflarını başkent Lüksemburg’daki Savaş Müzesi’nde görmeniz mümkün.
100 binden az nüfusa sahip şehrin insanları 160 farklı ülkeden geliyor. Aralarında sayısız bankacı ve Avrupalı memurlar bulunuyor. Hepsi de çok kültürlülüğü ve çok dilli yaşamın tadını olabildiğince çıkarıyorlar. Fransızca, Almanca ve Lüksemburca Lüksemburg’un resmî dilleri. Yerel halk ile bir iki kelime dâhi olsa Lüksemburgca konuşmaya çalışmanız oldukça hoşlarına gidiyor. Örneğin ‘Moien’ Lüksemburgca, merhaba anlamına geliyor.
Lüksemburglular genel olarak biraz kapalı bir yapıya sahip. Yeni tanıştıkları kişilerle hemen yakın kişisel ilişkiler kurmaya yanaşmıyorlar ve bu özelliklerine saygılı bir yaklaşım bekliyorlar.
Sıcak hava genellikle mayıs ayından eylül ayına kadar sürüyor. Kar ise çoğu zaman kış aylarında görülebiliyor, özellikle yüksek Ardenler bölgelerinde ve ülkenin kuzey yarısında. Eskiden daha fazla kar olduğundan günümüzde bu bilgi biraz daha değişti ve eski güvenini kaybetti. Tüm ülkede yapılan kayakçılık da yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttu.
Sonbahar ayı özellikle ülkenin kuzey bölgelerini ziyaret etmek için çok güzel bir dönem olabiliyor. Yaprakların sararması, doğanın değişimi ve restoranların mevsimsel menüleri sunuyor olması bu dönemde gelmenin en büyük artıları olarak göze çarpıyor.
Lüksemburg Gezilecek Yerler 📌
Yüksek kayalıkların ve dik yamaçların üzerine kurulan Lüksemburg’da, Pétrusse Vadisi, Notre-Dame Katedrali, Grand Ducal Sarayı, Adolphe Köprüsü ve Roosevelt Meydanı mutlaka görülmesi gereken yerler arasında.
Büyüleyici bir manzaraya sahip yürüyüş yolu Chemin de la Corniche, güzelliği ile hayranlık uyandıran Büyük Düşes Charlotte Anıtı ve UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesi’ndeki The Casemates Bock adı verilen bir ağ şeklinde birbirine bağlı yer altı dehliz ve kalelerinden oluşan gizemli yapılar, şehri daha detaylı keşfetmek isteyenlerin, gezi rotaları arasında yer almalı.
Çağdaş sanat bölgesi de mutlaka görülmesi gereken bir yer. Burada, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarının çok önemli eserlerini görebilmeniz mümkün. Modern sanatın tutkunları kesinlikle Mudam Lüksemburg-Musee d’Art Moderne’i görmeliler. Am Tunnel (Çağdaş Sanat Galerisi) görsel sanatlara ilgi duyanların tüm arzularını karşılayabilecek nitelikte.
Başkent müze ve galeriler söz konusu olduğunda çok başarılı bir şehir çizgisi çiziyor. En önemlileri ise Ulusal Doğal Tarih Müzesi, Ulusal Tarih ve Sanat müzesi ve Lüksemburg Şehir Müzesi. Lüksemburg gezilecek noktalar arasında yer alan şehrin en etkileyici köprüsü Pont Grand Duchesse Charlotte’dan gidilebilen bölge fazlasıyla modernize edilmiş. Dolup taşan uluslararası bir finans merkezine, birçok Avrupa enstitüsüne ve Lüksemburg’un en büyük sinema ve alışveriş merkezi bulunuyor.
1. Luxembourg Old Town

Lüksemburg’u keşfe çıkarken, şehrin eski meydanını ziyaret etmekten daha güzel bir başlangıç olamaz. Şehrin antik temellerini oluşturan eski meydan, Lüksemburg City’i Avrupa’nın en önemli şehirlerinden biri haline getiriyor.
Lüksemburg tarihi şehir merkezi adeta keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi. Dev meydanlar ve dolambaçlı taş sokaklar şehrin her yanında. Yeraltı tünelleri, siper olarak da bilinen yeraltı tünelleri ve turistler için özel olarak hazırlanmış üstü açık tren ile Petrusse Vadisini gezmek yapılabilecek en güzel aktiviteler arasında yer alıyor.
Karakter olarak ikiye ayrılan şehir eski tarihi dokusunun büyüsünü yaşatırken zarif meydanları, etkileyici kiliseleri ve örme taş yollar üzerinde bulunan eşsiz dükkânları ile öne çıkıyor. Kirchberg bölgesi en modern, gösterişli ve her yerde görülebilecek ofisler, alışveriş merkezleri ve eğlence kompleksleri ile ülkenin alım gücünü en iyi örnekleyen yer.
Burada bulunan kale, zapt edilmesi neredeyse imkânsız olduğundan ‘Kuzeyin Cebelitarık’ı’ adıyla biliniyor. 1867-1883 arasında ağır hasara uğramışsa da, halen eski meydan üzerindeki etkisini her yerde görmek mümkün.
Günümüzde eski surlar artık park ve bahçelere güzellik katan birer dekor görünümünde. Taş döşeli caddeler, evler ve yapılar, kentin bu bölgesine apayrı bir çekicilik katıyor. Sokaklarında saatlerce kaybolup, onlarca köprüden geçeceğiniz ve haritasız dolaşmaktan olağanüstü keyif alacağınız bir şehir Lüksemburg City.
Kiliselerin sivri uçlu kulelerinin şehrin üzerindeki hâkimiyetine hayran olmamak elde değil. Şehrin yüzlerce yıllık surları üzerinde yapılacak bir gezintide, ülkeye neden Avrupa’nın en güzel balkonu dendiğini anlaşılabiliyor.
2. Lüksemburg Kalesi

Tıpkı masallardan fırlamış gibi duran orta çağ mimarisinin tipik görkemine sahip Lüksemburg Kalesi, Franklar tarafından inşa edilmiş, şehri tepeden farklı bir açıyla izleyebileceğiniz bir yapı. Avrupa tarihine şahitlik eden Lüksemburg Kalesi, tarihi boyunca birçok kuşatma ve savaş gördü.
Lüksemburg Kalesi ziyaret saatleri ocak, şubat, kasım ve aralıkta 10.00-16.00, mart ve ekim aylarında 10.00-17.00, nisandan eylüle kadar olan dönemde ise 10.00-18.00. Her gün ziyarete açık. Lüksemburg Kalesi giriş ücreti 5€, indirimli bilet 2€.
3. Corniche Duvarları

Corniche Duvarları (Chemin de la Corniche), Lüksemburg’da ‘Avrupa’nın en güzel balkonu’ olarak biliniyor. Bunun sebebi de şehri ve nehir vadisini tepeden görüyor olması. 1632’den kalan meşhur Grund Kapısı’nı da burada görmeniz mümkün. Aristokrat ailelerin ve sığınmacıların ilginç hikâyelerinin geçtiği bu bölge, bir zamanlar Dominik ve St. Michael Kiliseleri’nin manastırı olarak kullanılıyormuş. Corniche Duvarları ziyaret saatleri konusunda herhangi bir sınırlama yok. 24 saat ücretsiz bir şekilde ziyaret edebilirsiniz.
Grund’un biraz daha dışına çıkıldığında, 17. yüzyıl tarihli Neumünster Manastırı’nda 1720’den kalma bir kilise orgu ve 14. yüzyıldan kalma Siyah Bakire’yi görebilirsiniz. Hemen yan binada ise Lüksemburg kontu İmparator VII. Henri tarafından 1309’da inşa edilen ve ölümcül hastaların bakımlarının yapıldığı St. Jean Antik Bakımevi bulunuyor.
4. Büyük Dukalık Sarayı
Bağımsız bir devlet olan Lüksemburg, dünyada hâlen dukalık sistemi ile yönetilen tek devlet. Büyük Dük’ün resmi ikametgâhı olan Büyük Dukalık Sarayı (Palais Grand-Ducal), yalnızca Dük ve ailesi yaz tatiline çıktıklarında haziran ayı ortasından ve ağustos sonuna kadar olan zamanlarda, rehberler eşliğinde günde 1 saat ziyarete açık bulunuyor. Denk getirmeye çalışın.
Sarayı tartışmasız şehirdeki en güzel cephelerden birine sahip. 16. yüzyıl mimarisi ile göz alan Büyük Dukalık Sarayı, görkemli iç dekorasyonu ile de ziyaretçilerini büyüleyen bir yapıya sahip. Düklük Sarayında gerçekleşen nöbetçi değişimi de izlenebilecekler arasında yer alıyor.
Büyük Dükalık Sarayı ziyaret saatleri 15 Temmuz – 1 Eylül pazartesiden cumaya 14.30-17.00. Cumartesi günleri ise 10.00-11.00. Pazar günleri ziyarete kapalı. Büyük Dükalık Sarayı giriş ücreti (yalnızca rehberli tur için sınırlı sayıda konuk kabul ediliyor, rezervasyon şart) 6€, indirimli bilet 3€. Bilet satışı Guillaume II Meydanı’ndaki turizm ofisinden yapılıyor.
5. Guillaume II Meydanı

Lüksemburg’un en geniş açık alanlardan biri olan Guillaume II Meydanı, eski bir Fransisken Manastırı ve günümüzde yalnızca yayaların kullandığı bir bölge. Merkezinde Hollanda Kralı ve Lüksemburg Dükü olan II. William’ın atlı bir heykelinin bulunduğu meydanda, zarif bir belediye binası ile meşhur Tremont Aslanları yer alıyor. Hemen yanında ise on altıncı yüzyıla ait muhteşem cephesi, restorasyon harikası balkonu ve spiral merdivenleri ile Raville Evi bulunuyor.
Meydanda görülebilecek diğer yerler arasında ise nefes kesici manzarası ile Spanish Turret ile eski Vauban şövalyelerinin barakalarının bulunduğu Grünewald, Olizy ve Thungen öne çıkıyor. Görülebilecek diğer yerler arasında Knuedler olarak da bilinen bir Rönesans başyapıtı Guillaume II Sarayı. 1572’de yapılan saraya yaz ayları boyunca turlar düzenleniyor.
Sarayın arka tarafında ise yüzyıla ait Notre Dame Katedrali yer alıyor. Lüksemburg şehri turizm ofisi de yine bu meydanda. Harita ve şehir hakkında bilgileri bu ofisten sağlayabilirsiniz.
6. Notre Dame Katedrali

Lüksemburg Notre Dame Katedrali (Cathédrale Notre-Dame), şehirdeki en etkileyici dinî yapılardan biri. 1600’lerde yapılan, Gotik mimarinin etkileyici örneklerinden biri olan yapıda Rönesans mimarisine ait çeşitli eklemeler de göze çarpıyor. Masalsı bir atmosfere sahip olan katedralin içerisi ise oldukça zengin süslemelere sahip.
Pencerelerdeki vitraylar, tavanları süsleyen resimler ve duvarlardaki fresk ve kabartmalar görülmeye değer. Ayrıca katedralin girişinde, Lüksemburglu ünlü heykeltıraş Auguste Trémont’un eserleri olan iki büyük aslan heykeli yer alıyor. Notre Dame Katedrali ziyaret saatleri 10.00-12.00, 14.00-17.30. Katedral, haftanın 7 günü ziyarete açık. Lüksemburg gezilecek yerler listesinde olması gereken Notre Dame Katedrali girişi ücretsiz.
7. Bock Burnu ve Yeraltı Şehri

Lüksemburg’un Bock Burnu (Casemates du Bock), surları ve topları ile bilinse de, taştan oyulmuş yirmi bir kilometrelik yeraltı pasajlarının girişinin bulunduğu yer olarak daha büyük bir öneme sahip. Binlerce insanı, malzemeyi, atları, atölyeleri, mutfakları ve mezbahaları dahi saklayabilecek tam 40 bin m²’lik bir büyüklüğe sahip olan yeraltı şehrini ve bu efsanevi bölgeyi yürüyerek keşfetmek mümkün.
Bock Platosu’nun üzerinde ise 1963’te keşfedilen eski kalenin kalıntıları bulunuyor. Grund ve Rham Platosu’nun arka sokaklarına girdiğinizde asla unutamayacağınız güzellikte manzaralara rastlıyorsunuz. On dokuzuncu yüzyıla ait baraka ve kuleler, 1390’a kadar uzanan tarihi ile Wenceslas Duvarı‘nın kalıntıları da sizi bekliyor olacak. Bock Burnu geçici olarak ziyarete kapalı, restorasyon çalışmaları bittiğinde tekrar ziyarete açılacak.
8. Ulusal Tarih ve Sanat Müzesi
Şayet Lüksemburg’u keşfetmek için zamanınız kısıtlıysa ve sadece tek bir müze görme hakkım var diye düşünüyorsanız, hakkınızı 1854’te kurulan Ulusal Tarih ve Sanat Müzesi için kullanın. Tarihi Balık Pazarı bölgesinde yer alan ve muazzam bir yapı olan müze binasında, MNHA koleksiyonları, sanat eserleri, arkeolojik buluntular ve ülke tarihi ile ilgili dokümanlar bulunuyor.
Köklü, prestijli ve zengin içeriği ile mutlaka görülmesi gereken müzede Roma ve Orta Çağ dönemlerinden tarihî eserlerin yanı sıra, Lüksemburg tarihini ve etnik kültürünü anlatan obje, belge ve fotoğraflar ayrıca kıymetli antika ve sanat eserlerinden oluşan koleksiyonlar da sergileniyor.
Ulusal Tarih ve Sanat Müzesi ziyaret saatleri salı günleri 10.00-20.00, çarşambadan pazara 10.00-18.00. Pazartesi günleri, 1 Ocak, 1 Mayıs, 23 Haziran, 1 Kasım ve 25 Aralık’ta ziyarete kapalı. Ulusal Tarih ve Sanat Müzesi giriş ücreti 6€, indirimli bilet 3€. Salı günleri 18.00’den sonra ücretsiz ziyaret edilebiliyor. Lüksemburg gezilecek yerler listesine alınabilir.
9. Walferdange ve Kalesi

Walferdange Kalesi 19. yüzyılın sonlarına kadar büyük dukalığın yaşadığı yer olarak biliniyor. Lüksemburg’un en turistik bölgelerinden biri olan Grunewald Wood’un hemen girişinde bulunan kale, başkente çok yakın bir mesafede yer alıyor.
Walferdange, konumu gereği Alzette Vadisi ve vadinin muhteşem doğası sayesinde şahane bir manzaraya sahip. Bu harika manzaraya ek olarak kasaba gülleri ile de meşhur. Geniş çaplı yapılan arkeolojik kazılar neticesinde artık bölgede Roma dönemine ait bir yapı ve yeraltı su kemeri de bulunuyor.
Walferdange Kalesi ziyaret saatleri pazartesiden cumaya 08.00-11.30, 13.30-16.00. Cumartesi ve pazar günleri ziyarete kapalı. Walferdange Kalesi giriş ücreti 5€, indirimli bilet 3€.
10. Echternach

Almanya’ya sınır komşusu olan Echternach şehri, tüm güzelliği ile Sure Nehri kenarında uzanıyor. Mullerthal ve Germano-Luxembourg doğal parklarının hemen yanı başında olan kent çevresinde yemyeşil ormanlık arazilere sahip.
Bu ormanlardaki patikalar takip ettiğinizde karşınıza sayısız şelale ve küçük göllerle harika doğal kaya oluşumlarına rastlıyorsunuz. Echternach, yüzyıllardır bilinen dans törenleri ile de meşhur. Salı günleri yapılan dans gösterisini izlemek için kente dünyanın dört bir yanından ziyaretçi geliyor.
Eski aristokratik evler, dar sokaklar ve surlarla çevrili mimarisi Echternach’ın Orta Çağ görüntüsünü korumasını sağlamış. Echternach’ta mutlaka görülmesi gereken yerlerden bir diğeri ise yedinci yüzyıla ait Benedikt Manastırı ve Müzesi.
Şehrin en önemli dini binası olarak gösterilen bazilikada, manastırın kurucusu St. Willibrord’un lahti bulunuyor. Lahit efsanevi güzellikte beyaz mermer oyma işlemelerinin en kusursuz örneklerinden birine sahip. Echternach ayrıca Mayıs-Haziran ayları arasında düzenlediği uluslararası müzik festivali ile de tüm dünyada biliniyor.
Benedikt Manastırı ve Müzesi ziyaret saatleri nisan, mayıs, haziran, eylül ve ekim aylarında 10.00-12.00, 14.00-17.00, temmuz ve ağustos aylarında ise 10.00-17.00. Benedikt Manastırı ve Müzesi giriş ücreti 3€, indirimli bilet 1,50€, 21 yaş altı ziyaretçilere ücretsiz.
11. Merveilleux Park

Bettebmourg’da bulunan ve başkentten altı, Fransa sınırından da üç mil uzaklıkta bulunan Merveilleux Park, her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Bu eğlence merkezinde masal diyarları, oyun odaları, açık oyun alanları, mini tren, midilli ekspresi, mini golf, restoranlar ve konserler bulunuyor. Her yaştan ziyaretçiyi mutlu edebilecek bir yer ancak çocuklar için tam bir cennet.
Merveilleux Park ziyaret saatleri 09.30-18.00. Park, mart sonunda açılıp ekim ortasında kapanıyor. Yılın kalan bölümünde ziyarete kapalı. Merveilleux Park giriş ücreti 3-14 yaş çocuklar 6€, yetişkinler 7€.
Lüksemburg alışveriş
Lüksemburg’dan satın alınabilecek şehre ve ülkeye özgü ürünler arasında Knippecher adı verilen çikolatalar, Villeroy & Boch markalı seramik eşyalar, péckvillchen adı verilen topraktan yapılmış el boyaması kuş figürleri başta geliyor. Aynı şekilde Nospelt yöresinde üretilmiş el yapımı çanak ve çömlekler, beyaz şarap ve şampanya da Lüksemburg’dan götürebileceğiniz hediyelikler arasında.
La Belle Etoile, City Concorde Shopping Centre ve The Auchan da ziyaret edilebilecek diğer popüler alışveriş merkezleri. Lüksemburg’da daha otantik bir alışveriş deneyimi için ise her cumartesi günü Place d’Armes Meydanı’nda kurulan Antika Pazarı’nı ziyaret edebilirsiniz.
Lüksemburg yeme ve içme
Lüksemburg kozmopolit bir şehir olduğundan buradaki restoranlarda neredeyse tüm dünya mutfaklarını deneme imkânına sahip olabilirsiniz. Bir füzyon mutfağı olan Lüksemburg mutfağı Belçika, Alman, Fransız, İtalyan ve Portekiz kültürlerinden izler taşıyor.
Bira, beyaz şarap, şampanya, yerel aromatik likörler, erik ve kiraz rakısı şehrin en meşhur alkollü içeceklerinden. Yerel üretim şarap çeşitleri arasından Riesling, Pinot Gris, Pinot Blanc, Rivaner ve Elbling’i mutlaka tadın. Sıcak çikolata, elma şırası ve kahve ise tadılması gereken alkolsüz içeceklerden.
Bakla eşliğinde tütsülenmiş domuz boynu yemeği olan Judd mat gaardebounen, beyaz şarap soslu kızarmış tatlı su balığı spesiyali Friture de la Moselle, soğan, maydanoz ve patates rendesinden oluşan kızarmış patates köftesi Gromperekichelcher ve şarap soslu sebzeli tavuk yahnisi Hong am Rèisleck, Lüksemburg mutfağın en ünlü yerel lezzetlerini oluşturuyor.
Tatlılardan ise Cancoillotte peynirini, şeker kaplı donut Verwurelter’i, erikli tart Quetscheflued’i ve çok özel şifalı bir bal türü olan Miel luxembourgeois de marque nationale’i tatmadan dönmeyin.
Akşam yemeği ve şarap için en güzel yer şehrin büyüleyici meydanı Place d’Armes ziyaret edilebilir. Bu meydan aynı zamanda Grund olarak da biliniyor. Alzette nehri kıyısında birçok restoran ve canlı kafeler sahip. Antik taşın bulunduğu yerden asansör ile kolayca gidilebiliyor.
Lüksemburg’da Michelin yıldızlı birçok prestijli restoran bulunuyor. Keyifli bir yemek için ziyaret edebileceğiniz dikkate değer adresler arasında La Cristallerie, Ma Langue Sourit, Le Bouquet Garni-Salon Saint Michel ve Le Sud yer alıyor.
Lüksemburg nerede kalınır: Lüksemburg’da prestijli ve lüks bir konaklama deneyimi yaşamak için Rue Albert Premier 1er, Rue du Fort Niedergruenewald ve Rue Jean Engling Luxembourg caddeleri ile Ave De La Liberte Luxembourg, Victor Hugo, Royal Luxembourg ve Kirchberg Meydanı üzerinde yer alan otel, butik otel ve pansiyon seçeneklerine göz atabilirsiniz.
Diğer yandan daha uygun fiyatlı seçenekler için Pétrusse Luxembourg, Guillaume II Luxembourg, Marie-Thérèse Luxembourg meydanları ile Rue de Strasbourg Luxembourg ve Rue Joseph Junck Luxembourg caddelerini ve Route de Treves Findel Luxembourg bölgesini düşünebilirsiniz.
Lüksemburg’a nasıl gidilir
Lüksemburg’da hava durumu sonbahar ve kış aylarında soğuk ve oldukça yağışlı olduğundan kentin birbirinden eğlenceli açık hava gezi duraklarını keyifli bir şekilde gezmek için şehri yağışsız ve güneşli bir havanın hâkim olduğu ilkbahar ve yaz mevsimlerinde ziyaret etmeniz en uygunu.
Türkiye’den Lüksemburg’a Türk Hava Yolları aracılığı ile aktarmasız olarak 3 saat 20 dakikalık bir uçuşla ulaşabilirsiniz. Ayrıca KLM, Swiss, Lufthansa, Austrian ve British Airways’in Avrupa aktarmalı uçuşları ile Lüksemburg’a ulaşım mümkün. Hâlihazırda Avrupa’daysanız Paris’ten ve Brüksel’den trenle Lüksemburg’a gidebilirsiniz.
Şehir merkezine 6 km mesafede yer alan Lüksemburg Findel Havalimanı, dünyanın dört bir yanıyla bağlantı sağlayan ülkenin önemli uluslararası hava ulaşım merkezi. Son derece lüks ve modern bir tesise sahip havalimanının çıkış bölümündeki otobüs duraklarından 16 No’lu otobüse binerek şehir merkezine 20 dakikada ulaşım mümkün. Şehir merkezine ulaşımın bir diğer yolu ise taksileri kullanmak.
Birçok ülkenin ana yollarının kesişme noktasında bulunan ülkeye yolunuzu mutlaka düşürmenizi tavsiye ederim. Tüm bu resmi binalar, camdan plazaların ve bürokratik gözüken şehrin arkasında muhteşem ortaçağ eserleri, ormanlar ve inanılmaz güzel kasabalar bulacaksınız.