Sagada, bizim Karadeniz yaylaları gibi bir yerde kurulmuş küçük bir kasaba. Filipinler’in Mountain Province (Dağ Eyaleti) bölgesinde yer alan Sagada, küçük bir kasaba olmasına rağmen çok sayıda ekoturizm aktivitenin yapılabileceği bir yer olmasıyla maceraperest gezginlerin popüler bir durağı. Köylerdeki pirinç ekimi ve harmanı, düğün ve cenaze gibi seremonileri de görülmeye değer.

Hala geleneksel kültürlerini güçlü bir şekilde koruyan çok sayıda geleneksel köy yürüyüş rotaları, mağaraları ve ilginç vadileri ile ünlü. Bontoc Kasabası’na 18 km uzaklıktaki kasabaya Banau, Batad ve Bontoc gezisi sonrası geçtim ve birkaç gün kaldım. Sagada, hayatımın en korkutucu ve büyük macerasını yaşadığım yer olduğundan bende farklı bir yeri var.

Sagada

🧭 UNESCO Mirası iki bin yıllık pirinç tarlalarına sahip Batad köyünü gedikten sonra Batad–Bangaan trekking ile önce ana yola sonra da otostopla Banaue kasabasına döndüm. Dünyanın en güzel manzaralarına doyduktan sonra, bu güzellikleri geride bırakıp Sagada’ya gitmek zamanıydı artık (Kasım 2011).

Sırt çantalı gezginlerin doldurduğu bir Jeepney ile Banaue’den Bontoc’a geçtim. Bontoc’u gezdikten sonra jeepneye atlayıp(45P) 2 saat sonra Sagada’ya ulaştım. Oda fiyatını sorduğum, hoş manzaraya sahip bir otel bana 700P (30 TL) fiyatını verince arkama bakmadan dışarı çıktım. Banaue ve Batad’ta 200-300P ücretler ödemiştim.

Malta

Bu küçük kasabada bu fiyatı ödemeye niyetim yoktu. Gerçi bu oda fiyatı, 2 kişi olduğunuzda makul ama benim gibi yalnız gezenler için oldukça pahalı. Yolu devam edip biraz daha aşağıda The Green House adlı bir pansiyona yerleştim 200P (8,5TL). Odanın tamamı ahşapla kaplı, şirin bir yer.

Sagada Gezi Rehberi

Sagada, Cordillera İdari Bölgesindeki Dağ Eyaletinin on belediyesinden biri. Başkent Manila‘ya 415 km uzaklıkta, Kuzey Luzon’daki Cordillera sıradağları eteklerinde, deniz seviyesinden 1.5000 m yükseklikte küçük bir vadide yer alıyor. Soğuk olmasına rağmen Sagada, subtropikal bir yayla iklimine sahip. Bzim Karadeniz coğrafyasına benzer diyip özetleyebilirim.

Kasaba merkezi sadece uzun bir caddeden oluşuyor. Kurulduğu yer ve manzarası şahane olmasına rağmen, pek de sevimli bir havası yok. Sokaklarda, dükkan önlerinden işsiz güçsüz oturan çok sayıda genç var. Bu bölgede çeşit çeşit uyuşturucuları kolaylıkla bulmanız mümkün.

Herkes zaten momma adı verilen kafa yapan kırmızı renkli bir şeyi çiğniyor. Betel Fındığı veya Areca Fındığı anlamına gelen momma yani Betel Nut, Asya ve Pasifik adalarında en yaygın geleneksel narkotiklerden biri. Çiğnenince parlak kırmızı olan ve ağzı boyayan momma, nikotin veya kafeine benzer bir etki yaratıyor. Çiğneyen yerlilerin ağızlarının kenarı ve dişleri kırmızı.

Akşama doğru sokakta balık satıcıları beliriyor. Sagada’nın denize kıyısı yok ama birkaç saat uzaklıktaki denizden avlanıp getirilen balıkların kilosu 140P (6TL). Havası gündüzün güzel ama gece oldukça serin. Isınmak için kendinizi kafelere atın. Sagada iyi kahve üreten de bir yer. Sagada kahve çekirdekleri Paris’te dahi satılıyor.

Sagada’yı uzun zaman önce ziyaret ettim. Geçen 10 yılda muhtemelen kasabada çok şey değişmiştir. Romantik komedi That Thing Called Tadhana filminin çekim yerlerinden biri olduktan sonra adını çok daha duyurmuştur eminim. Ama gerçekten film vizyona girmeden önce bile sırt çantalı gezginler arasında oldukça popüler bir yerdi.

Bloglarda okudukça erişiminin daha da geliştiğini, uzak bir dağ kasabasından popüler bir ekoturizm merkezine dönüştüğünü görüyorum. Sagada artık sadece trekking severler ve hippiler için değildi artık herkes için. Pek çok organize tur var artık. Ben tehlikeli mağara turu dahil her yere kendim yalnız gittim.

Evet şu meşhur Sumaging-Lumiang mağaraları arasındaki tehlikeli geçişi tek başıma basit bir alın lambasıyla yaptım. Muhtemelen turizm altyapısı çok daha iyi, mağara ve trekking yolları çok daha güvenilir olmuştur. Benim için tadı damağımda kalmış bir kasaba olarak kaldı aklımda.

En az 2 gününüzü ayırın. Mağara turu, şelale turu, Echo Vadisi ve kasabada rahatlama dinlenme derken 5 gün ayırsanız da olur

SAGADA’YA NASIL GİDİLİR
Manila’dan Sagada’ya direkt seferler sunan Coda Lines Bus, Quezon City’de bulunan Cubao’dan her gün saat 21.00’de hareket ediyor. Biletler kişi başı 990 PHP. Santrans Terminal kalkışlı otobüs Bulacan, Pampanga, Nueva Ecija, Nueva Vizcaya ve Ifugao güzergahını takip ediyor. Otobüs tarifelerinin değişebileceğinden her zaman önceden teyit etmenizde fayda var.

Banaue’den Sagada’ya ulaşım var. Zaten pek çok gezgin Sagada’ya gitmeden önce Banaue Pirinç Taralaları’nı görmek için Banaue’ye ve oradan da Batad’a gidip sonra Sagada’ya geçiyor. Ben öyle yaptım. Direkt Sagada’ya geçmek saat olarak size uymuyorsa Manila – Banaue – Sagada rotasını kullanabilirsiniz. Banaue Rehberi‘nde ulaşım hakkında detaylı bilgiler paylaştım ✔︎

Baguio’dan Sagada’ya çok sayıda seçenek var. Baguio’da Sagada’ya Brgy’deki Lizardo Transit gidiyor. Ayrıca diğer firma Sto. Nino’nun Sagada’ya günde sadece sabah 9.15’te kalkan bir seferi var. Daha fazla seçenek istiyorsanız Baguio Dangwa Terminalinde GL Liner’a gidin. Sabah 6 ile 13 arasında Sagada’ya giden dört seferleri var (220 PHP). Baguio-Sagada yaklaşık 5 ila 6 saat sürüyor. Ben tam tersi Sagada’dan Baguio’ya geçmiştim.

SAGADA’YA NE ZAMAN GİDİLİR
🌤 Sagada’ya gitmek etmek için en iyi zaman, Ekim ayının sonundan Şubat ayının sonlarına kadar olan en soğuk dönem. Yürüyüş, trekking ve diğer benzer aktiviteler için en ideal zaman bu dönem. Sagada, subtropikal bir yayla iklimine sahip. Sıklıkla yağış görülüyor, tüm yıl boyunca da genel olarak serin bir havası var.

🌧 Yağış en çok mayıs ayı sonundan eylül ayına kadar olan dönemde görülüyor. Açık hava etkinlikleri bu dönemde güçleşiyor. Güvenlik nedeniyle bu sezonda Samaguing Mağaraları ve Ampacao Dağı gibi turistik noktaları ziyaret etmek yasak.

SAGADA’DA NEREDE KALINIR
🏨 Sagada civardaki diğer köy ve kasabalara göre daha pahalı. Hem puan hem konfor hem de merkeze yakınlık olarak Sagada Lodging Home, The Shire of Sagada, Leo’s Underpine Homestay ve Rusty Nail Inn iyi olan oteller. BAEY B0GAN Homestay ise oldukça hesaplı ✔︎

Sagada Gezilecek Yerler 📌

Echo Vadisi, en yakın yürüyüş alanı ve bu vadi yerlilerce kutsal kabul ediliyor. Vadideki kayalara asılı tabutları dünyanın başka yerinde görmek mümkün müdür bilmiyorum? Çok sayıda şelale, ve trekking parkurları bulunuyor. Doğayı sevenler için mükemmel bir yer olduğu gibi aynı zamanda farklı kültürel arka planıyla da ilginç bir yer.

Bölgedeki birçok mağaradan Sumaging, Lumiang ve Balangagan Mağaraları’nın görülmeye değer yerlerden birisi. Bu bölge yine çilek ve böğürtlenleriyle de popüler. St. Mary the Virgin Kilisesi, 1904 yılında Amerikalı misyonerler tarafından inşa edilen bölgedeki ana Piskoposluk kilisesi.

Pansiyonumun hemen önünde yol üstünde bulunan Kore restoranında oturan birkaç gezginle tanıştım, bilgi aldım. Alman olduğunu düşündüğüm birisiyle yarın sabah 7 gibi turizm enformasyon ofisinde buluşmaya karar verdik. Kendi grubumuzu oluşturup kılavuzumuzu ayarlayacağız, böylelikle de maliyeti düşürmeye çalışacağız.

Turizm ofisine gidip bilgi alırken benle birlikte Banaue’den gelen iki Filipinli kız da oradaydı. Onlar mağara turuna bugün gitmek istiyorlardı, zamanları yokmuş, ben ise katılamayacağımı söyledim. Birkaç dakika sonra yine Banaue’den birlikte Bontoc’a gittiğimiz 2 Fransız kızla birlikte kılavuzlarını da alarak gittiler.

Borneo’daki mağara yürüyüşü deneyimim aklıma gelince onlara katılmamaya karar verdim. Mağara yürüyüşleri pek de kolay sayılmaz çünkü. Öğleden sonra saat 3 olmuştu ve bana göre pek de uygun bir saat değildi. Otele dönüp kameramı alıp Echo Valley’e inmeye karar verdim.

Echo Vadisi

Echo Vadisi, Sagada yerlilerinde yerlilerce kutsal kabul ediliyor. Igorot Halkı, vadideki kayalıklara yüzlerce yıldır ölülerinin tabutlarını asıyorlar. Bu vadiye ulaşım hemen kasabanın içerisinden ve oldukça yakın. Kılavuz almamın iyi olacağını ama almazsam da kendi başıma gidebileceğimi söylemişlerdi.

Okulun yanından kiliseye ulaşıyorsunuz ve oradan da ilerlediğinizde kasaba mezarlığının içerisinden geçip vadiye iniyorsunuz. Hiçbir işaret yok, kendi önsezileriniz ve deneyiminizle ancak yolu bulursunuz. Yolda karşılaştığım birine sorduğumda beni yönlendirdiği patikayı takip ettiğimde yüksek bir uçuruma ulaştım.

Belli belirsiz aşağıya inen yolların riskini düşününce bunun vadiye inen patika olamayacağını düşündüm. Geriye dönüp mezarlığın çevresinde patika aradım ve birini takip ettiğimde, patikanın vadiye indiğini gördüm. Bu işi anlamamıştım doğrusu. Turizm ofisindeki haritada ise mezarlığın içerisinden geçen yolu göstermiyordu.

Neyse kimin umurunda. Aşağıya inen patikayı takip edip vadinin dibine ulaştım. Sağlı sollu çok yüksek kayalıkların arasındaki vadi yemyeşil, toprak ıslak ve bazı yerler çamur. Patikayı takip edip kayalıkların dibine ulaştığımda karşımda hayatımda ilk defa gördüğüm şeyler duruyordu. Dik kayalıklarda, kayalara tutturulmuş asılı halde duran tabutlar.

Hanging Coffins olarak adlandırılan bu asılı tabutlar yöreye ait kabilelerin iki bin yıllık bir geleneğiydi. Patikayı yürüyüp yer altı nehrine ulaştım. Bu civarlar oldukça kaygan ve bende ise sadece parmak arası terlik var. Yol kenarında bulduğum bir kuru ağacı yürüyüş sopası olarak kullanınca daha kolay yürümeye başladım.

Bazı yerler tamamen çamur olduğundan buz kayganlığından farkı yok. Birkaç defa terliklerim kaysa da kendimi yerde bulmadım. Ancak bir defasında daracık patikada durup fotoğraf çekeyim derken, otluk bir yere adımımı atınca az daha aşağıya yuvarlanıyordum. Meğer benim patika kenarında ot olarak gördüğüm bitkiler aşağıya kadar inen bir yamacı kapatıyorlarmış.

Ayağımı bir anda boşlukta hissedince ağaç dallarına tutunarak kendimi kurtardım. Dikkatli olmak gerek. Patika zor bir yol değil, çamurdan olması ve işaret olmaması biraz karmaşa yaratıyor. Patikayı takip edip gürül gürül akan bir dereye ulaştım. Bu dere sonrasında karşıdaki küçük bir mağaraya göz attım. Patika burada, mağara içerisinden geçen nehir nedeniyle kaybolmuştu.

Yol nerden devam ediyor bilmiyordum. Mağaraya göz attım, karanlık ve yarasa dışkısı kokuyordu. Mağaranın içerisinden, hemen sağından devam edince oradan patikanın devam ettiğini gördüm. Bu patikayı takip ederek de evlerin bahçelerinden geçip ana yola ulaştım.

Echo vadisi görülmeye değer, tek eksiği turizm ofisinin tabelalar ve patikalar konusunda bir şeyler yapması gerekmesi. Belki de bu haliyle daha çok kılavuza ihtiyaç duyacağınızdan bir şeyler yapmıyorlar.



Bomod-Ok Falls

Bomod-ok Şelalesi, pirinç teraslarının ve vadilerinin arkasına gizlenmiş hoş bir şelale. Sagada’nın kuzey ucunda yer alan şelale, yaklaşık 60 metre yükseklikten dökülüyor. Sagada’daki bir başka popüler şelale olan Bokong Şelalelerinden daha büyük olduğundan halk arasında adı Büyük Şelaleler olarak kullanılıyor.

Bir vadinin derinliklerinde saklı, ana yoldan yürüyerek şelaleye gitmek bir ila iki saat sürüyor. Birde o kadar dönüş var tabi. Yürüyüşün başlangıcı kolay. Yol zaten betondan olduğu için şelaleye inmek zor değil. Patika küçük bir köyden geçiyor. Köyde tuvaletler, yiyecek ve içecek satan mağazalar var.

Burada bir şeyler içip dinlendikten sonra yola koyulup, yokuş aşağı patikadan yolunuza devam edebilirsiniz. Şelaledeki su aşırı derecede soğuk olmasına rağmen berrak suyu ve büyüleyici manzarası nedeniyle insanlar buraya vardıkları anda kendini havuzuna atıyor. Şelaleye inmek işin kolay kısmı, dönüş ise daha yorucu, aklınızda bulunsun.

Ganduyan Museum

Ganduyan Museum, Sagada’nın en çok ziyaret edilen noktalarından biri. Sagada’nın eski adını taşıyan müze, Sagada’nın birçok yerel kültürünü ve tarihini barındırıyor. Müzede sergilenen eserler, 1970’lerin başından bu yana topanmış, kaybolmaya yüz tutan Cordillera Igorot kültürü eserleri. Açıksa ziyaret edin.

Antropologlar tarafından ilgi gören heykelleriyle tanınan Ganduyan müzesi, yerel halk tarafından hala kullanılan en eski eserler yanında Eşsiz Igorot sanatına ve kültürüne dair sergiler yer alıyor. Antika sepetler, silahlar, çiftlik aletleri, boncukları, kavanozlar, ahşap eşyalar ve dokumalardan oluşan eserler Igorotlarının zengin kültürüne dair fikir veriyor.

Kiltepan View Deck

Kiltepan View Deck, Sagada’da gerek gün batımını gerekse de gün doğumunu en güzel görebileceğiniz bir seyir teper. Doğanın güzelliğini gerçekten görmek istiyorsanız, ünlü bir Filipin filminde yer almış bu noktaya sabah çıkın. Otların ve ağaçların çiğ topladığı bir patikadan geçerek tepeye çıkılıyor.

Güneş bulutlar denizinden çıkarak yükseliyor. Aşağıdaki tepeleri ve vadileri kaplayan beyaz bulutlardan oluşan bir okyanusu gözler önüne seriyor. Altın gün doğumunun yanı sıra, tepenin ve patikanın etrafında sıralanan sisler içerisindeki ağaçlar da muhteşem bir manzara oluşturuyor.

Sumaguing ve Lumiang Mağaraları

Sumaging Mağarası
Ölmeden önceki son fotoğrafım olabilirdi bu, Sumaging Mağarası

Sumaguing ve Lumiang Mağaraları, Sagada’nın ünlü iki mağarası. Her ikisi de Sagada halkının kültüründe önemli bir rol oynuyor. Atalarının ölülerin tabutlarını Lumiang mağaranın girişine yerleştiriyorlar. Bu gelenekle de ölülerin ruhlarını koruduklarını düşünüyorlar. Batı kültürü ve Hristiyanlıktan sonra bu gelenek artık pek yapılmıyor.

Mağaralar şimdilerde bu gelenek yerine turizme hizmet ediyor. Mağaraları gezmek için grup turlar düzenleniyor. Ne kadar çok kişi olursa tur maliyeti o kadar düşüyor. Ben her zamanki kendime olan tavan özgüvenle rehbersiz, ekipmansız, aptal bir cesaretle mağaraya girdim. Hayatımın en büyük macerasını da böylece yaşamış oldum.

Sumaguing Mağarası‘na, ayağımda sandalet, alnımda basit Çin işi alın lambası ve fotoğraf makinemle tek başına daldım. Alt üstü mağara işte diye düşündüm. Islak, kaygan, karanlık ve yarasalar ve de kimbilir ne tür sürüngenlerle dolu olan mağarada 4 saat geçirdim. Sumaguing mağarasından girdim ölmeyip mucizeyle hayatta kalarak Lumiang Mağarası’ndan sağ salim çıktım.



Rehbersiz ve kaygan, kayalık zeminlerde tırmanma, sürünme, tutunma deneyiminiz yoksa mağaraya girmeyin! Bir dönem tura katılan turistlerden ölenler olduğu için mağara turizme kapatılmıştı. Çok deneyimli ve risk yönetebilen biri olarak hayatta kaldım. Attığım her adımın beni ölüme götüreceğini bile bile risk aldım ve başıma bir şey gelmedi, siz yapmayın!

Sagada Turizm Ofisi, 2 Kasım 2020 itibariyle Sagada’daki tüm turizm faaliyetleri bir sonraki duyuruya kadar askıya almıştı. Tekrar ziyaretede açılıp açılmadığını kontrol etmeniz gerekecek.

Kore restoranında yemek yedikten sonra hemen yanda yine onlara ait salaş bara geçtim. Orada İrlandalı bir gençle tanışıp sohbet ettik. Avustralyalı olduğumu düşündü, kafası zaten iyiydi. Bir şeyler içmiş olmalıydı. Her zamanki gibi birbirimizin gezi hikayelerini paylaştık. Böylesi anlar gezide en keyif aldığım anlardan biridir.

Günün aktivitesi, yolculuğu veya yorgunluğu sonrası bir restoranda veya barda oturup bir şeyler içerken yeni birileriyle tanışıp oradan buradan konuşmaya başlamak. Bir gezgin kültürü bu zaten, herkes iletişime açık.

Böylesi sohbetlerde edinilen bilgiler, karşıdaki kişinin maceraları, etkilendiği coğrafyalar hakkında bilgiler almak eşsiz. Seyahat kitaplarından, internet sitelerinden değil de, deneyimlemiş gezginlerden bilgi almak en güzeli.

İrlandalı James bazen İngilizce dersi vermiş gezilerinde, bazen gönüllü olarak resortlarda yer ve yemek karşılığında çalışmış. Kafasına göre takılan James’e tekrar Çin’e dönecekmiş. Neden üçüncü kez Çin’e gitmek istediğini sorunca aldığım cevap “bilmiyorum adamım, inan bilmiyorum…”.

İlginç insanlarla tanışmayı seviyorum.

Day 461: Filipinler:8, Sagada, 7 Kasım 2011

1 Yorum

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz