Küreselleşme ile birlikte hemen her şey gelişti ve değişti. Bu değişimlerin bazısı iyi olarak tanımlanabilirken bazısı ise hem dünyamız hem de insanlar ve kültürler için olumsuz etkilere yol açtı. Sadece sermaye değil insanlar da tarihte hiç olmadığı kadar kolaylıkla sınırlıları aşamaya ve serbest dolaşmaya başladı. Dünyanın diğer ucundaki yaratılan bir şarkı her renkten toplulukları peşinden sürükleyebiliyor artık. Yaşam tarzımız, zevk ve alışkanlıklarımız, hatta değer yargılarımız ve kültürel faaliyetlerimiz bile bu küresel etkileşimden nasibini alıyor; değişiyoruz.

Farklı kültürleri ve değişik ülkeleri tanıma arzusuna sahip insanların yaptığı her hareket, bir turizm faaliyetidir. Turizm endüstrisi de bu arzularımıza hizmet eden ticari faaliyetler anlamına geliyor. Ya oluşmuş talebi değerlendiriliyor ya da talep yaratıyor. Burada elbette talebi yaratan biz meraklı ve gezmeyi seven insanlar oluyor. Tatilimizi veya seyahatlerimizi seçerken global trendlere uyuyoruz, uymasak da bir trendin yaratılmasının parçası oluyoruz.

Mabul, Sabah, Borneo, Malezya
Mabul Water Village, Sabah, Borneo, Malezya

Benim gibi, özellikle turistik destinasyon dışı rotalarda seyahat etmeyi tercih eden sırt çantalıların bile yarattığı bir trend var. Özgür ruhlu gezginler olarak adlandırılan sırt çantalılar bile destinasyon seçerken veya rota belirlerken küresel bazda oluşmuş trendlerin ip uçlarıyla hareket ediyor.

Kent yaşamının boğucu karmaşasından bunalan insanların, günlük hayatlarından uzaklaşmak için yaptıkları her hareket de bir noktada turizme katılması demektir. Bu davranışların hepsi bir sosyal etki yaratıyor.

Malta

Bu sonuçlar ise kimi zaman olumsuz olabiliyor. Burada bana göre asıl sorun, kitlesel turizm faaliyetlerinin doğurduğu olumsuz sonuçlar.

Yüzen Pazar, Bangkok, Tayland
Yüzen Pazar, Bangkok, Tayland

Bizlerin farklı kültürleri tanımak çabamız, diğer kültürlerle etkileşime geçmeye yol açıyor. Bu süreç ise zaman içerisinde farklı kültürlerin heterojenliğini kaybetme riski ile yüz yüze kalması ile sonuçlanıyor. Gittiğimiz yere kendi kültür ve bilgilerimizi de götürmemiz ve o insanların hayatlarına bir şekilde dokunmamız bunun başlıca sebebi. Onların yaşam tarzlarını değiştiriyoruz, ya da onlardan öğrendiklerimiz ile kendi yaşam tarzımı değişiyor.

Sonuç ise bazen tamamen trajik olabiliyor; çok renkli ve seslilikten, tek kültürlü bir düzene doğru dünyamız sürükleniyor. Bu da kültürlerin geleceğini belirsizleştiriyor, yok olma ile karşı karşıya kalmalarına neden oluyor.

Günümüzde kitleler, ekonomik fayda elde etme temeline dayanan paket kampanyalar ile turizme yönlendirilmeye çalışılıyor. Bu süreç, eşsiz kültürel zenginliklerin gelecek nesillere aktarılmasını neredeyse imkansız hale getiriyor artık. Çok hızlı değişimlere sahne oluyor dünyamız. Bir virüs gibiyiz, gittiğimiz, dokunduğumuz her şeyi tüketiyor ve değiştiriyoruz.

Artık bize çekici kalan yanı olmayınca oraya bir daha gitmek istemiyoruz. Bugün deniz, kum, güneş üçlüsü için en gözde yerlere baktığımızda durum anlaşılıyor. Bir denemin en gözde yerlerinde hem çevre hem de kıyılar bozulmayla karşı karşıya.

Küreselleşme ve Turizm Etkileşimi

Burada belki yapılması gereken; kültürlere daha saygılı, bu zenginliklerin gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak, çevreye duyarlı turizm politikalarının geliştirilmesidir. Bunu yapamazsak aslında kendi bindiğimiz dalı kesenler olacağız. Tüketilen ve aynılaştırılan coğrafyalar kimin umurunda olacak ki!

Kültürel ve doğal kaynakları tehlikeye atmadan hareket etmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Toplumsal örgütlenme ve yapılanmalardan önce, bir birey olarak kendi hareketlerimize dikkat etmemiz gerekiyor, bu bizim sorumluluğumuz olmalı.

Sürdürülebilir bir turizm için bunlar hayati derece önemli. Sürdürülebilir bir yaşam, sürdürülebilir bir çevre, sürdürülebilir bir kültür yoksa orada turizm de alamayacaktır.

Kemal Kaya
11 Kasım 2003

10 Yorumlar

  1. Turizm konusu gelişmiş olmayan ülkelerin kültürüne zarar veriyor, onları yozlaştırıyor. Diğer yandan bu yerel kültürler eğer kalkınmanın ve turizmin etkili bir parçası olurlarsa o zaman birlikte kalkınma olur.

  2. Turizmden para kazanacağız diye gereksiz yere doğayı katletmeyelim. Golf turizmi için Belek’de çok fazla ağaç kesildi yazık günah. Yine yüzlerce dönümlük arazilerimiz bu oteller için kullanılmaktadır. Aslında artık kıyı bandında yapılacak olan yeni otellere yeni kısıtlamalar getirilmelidir. 1000 metrekarelik bir alanın max 100 metre karesine bina oturtulsun, bu sayede çok fazla yer kaplamaz bu boş kalan arazilerede ağaç ekilsin yüksek katlı binalar oluşsun.

  3. seyahat etmek size bir çok şeyi keyifle öğretir . Hiç duymadığımız bilmediğimiz o kadar çok güzellik var ki çevremiz de . Belki bilgiye artık çok kolay ulaşılıyor merak ettiğimiz her şeyi araştırarak öğrenebiliyoruz ama bir doğal güzelliğin muhteşemliğini, duyduğumuzda hayret içinde Kaldığımız kültürel değerleri ancak bulunduğu yerde görerek anlayabiliyoruz. Bir çok kez geçtiğin yoldan geçerken bir kez daha bak çevrene mutlaka farkedemediğin yeni bir güzellik daha göreceksin ….
    Aslında günümüzde ön plana çıkan ekonomik bir faaliyet olan turizmin gelişmesi Dünya’nın bu güne kadar korunabilmiş değerlerine büyük oranda zarar veriyor. Bizler bilinçli olmadığımız taktirde sahip olduğumuz zenginliklerin kıymetini bilmediğimizde geçtiğimiz yollarda yeni güzellikler keşfedecek iken var olan güzellikleri de kaybedeceğiz. Yaşadığımız dünya sadece bizim değil. Daha bir çok nesilin bu Dünya’da var olan güzellikleri yaşama Hakkı olduğunu Unutmamalıyız …

  4. Dünya’da deniz ve tarihin iç içe olduğu sayılı yerlerden biri olan Phaselis’e bile otel yapılmaya çalışılıyor. Zaten Antalya kıyı şeridi 5 yıldızlı otellerle dolu. Öncelikle kendi doğal güzelliklerimize sahip çıkmalıyız.

  5. ”Küreselleşme ve Turizm etkileşimi” başlıklı makalenizde yer alan gezgin olmak ve turizmci olmak arasındaki bağıntıya ben de dikkat çekmek istiyorum. Öyle ki bizim turizm anlayışımızda en ön sırada yaz tatilleri yer alıyor. Çok zengin bir tatil cenneti olan ülkemizi keşfetmek yerine sadece denize girmek ve 5 yıldızlı otellerde yiyip içmenin ötesine geçemiyor.

    Buna yakın örnek olarak Mersin’deki gözlemim kadarıyla ticari kaynaklı oluşturulan yat turları. Ne yazık ki denizleri kirletmenin ötesine geçememiştir. Katılan turizmciler bilhare yiyip içip kirletirken öte yandan yazın ortasındaki sıcakta Cennet Cehennem’i görüp o doğal güzellikleri fotoğraflayan gezginler arasında Cennet Cehennem kadar mesafe vardı…

  6. Kuresellesme, bilisim devriminin sonucu ve evet mal, hizmet dunyada dolasimi inanilmaz capta ve hızda gelisti. Ancak insanlarin dolasimi halen pahali, kati kurallar ve cok zor sartlarda…

  7. Güzel noktalara değinen bir yazı olmuş.Gittiğimiz yerlere kendi kültürümüzü götürmeye değil oranın kültürünü öğrenmeye gidiyoruz. Onları yozlaştırmak yerine onların kültürünü öğrenmezsek dünyada bazı kültürler yok olcak.

    Turizm artık sadece tatil yerlerine gidip deniz kum güneş olayına dönüşcek.

Yanıt yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz